Bulgaristan bu tip turnuvalarda pek görmeye alışık olmadığımız takımlardan birisi. 2005 Avrupa Şampiyonası’nda yer alan fakat ondan önceki deneyimini 1993 yılında elde etmiş bir takım. Takımın başında Avrupa basketbolunun yakından tanıdığı İsrailli Pini Gershon var. Oyuncularla olan iletişimine ve taktik anlayışına saygı duyduğum koçlardan birisi kendisi. Onlar da bu turnuvada bir sürprizin peşindeler. Hedefleri ilk gruptan çıkmak. Daha uzun soluklu bir hedefleri yok fakat zaten kadroları da daha fazlasını elde edecek güçte değil.
Takımın en önemli yıldızı İbrahim Jaaber bu turnuvada yer almıyor. Nedeni ise turnuvanın Ramazan ayına denk gelmesinden dolayı. Kendisi oruç tutacağı için şampiyona kadrosunda yer almıyor. Onun yokluğu hissedilecektir tabii ki. Bir diğer önemli oyuncu ise, tecrübeli isim Todor Stoykov. Bir diğer isim ise, ülkesini İspanya’da başarıyla temsil eden Videnov. Takımın skor yükü bu iki oyuncunun üzerinde olacaktır Jaaber yokken.
Bulgaristan tempolu oyun seven bir takım. Tempoyu yükseltip bulduğu şutlarla veya boş hücumlarla farkı arttıran ve maçta varlığını hissettirebilen bir takım. Onlar da her ne kadar Türkiye karşısında şanslarının az olduğunu bilseler de, milli takımımızın formsuzluğundan ve tam hazır olmayışından yararlanıp sürpriz yapma peşinde. Yine ev sahibi Polonya’yı gözlerine kestirmiş durumdalar. Ama ben Bulgaristan’ın bu gruptaki şansının fazla olmadığını düşünüyorum. Gerek Polonya, gerekse milli takımımızın herhangi bir kazaya sebebiyet vermeyecektirler. Bu düzeyde fazla tecrübelerinin olmadığını da düşünürsek, Bulgaristan’ın hedefleri bence havada kalıyor. Grupta son sırayı alarak eleneceklerini düşünüyorum.
Türkiye
Milli takımımızda önemli eksikler var. En başta bu takımı yönetecek vasıfta bir antrenörümüz yok. Onun dışında sahada 4 numarada ciddi eksikliğimiz var. Oyun planlarımızda ciddi sorunlar var. Henüz Hidayet’i nasıl kullanacağımızı belirlemedik. Yani Almanlar gibi bir Nowitzki gibi mi oynatacağız yoksa takımın herhangi bir oyuncusu gibi mi ? Mehmet Okur’un zamanındaki gibi ona özel olarak hazırlanmış setlerimiz yok. Aynı sıkıntıyı Memo’da da yaşamıştık sonraki olan olayları biliyorsunuz. Hidayet’in Orlando’daki oyuna katkısını hepimiz yakından biliyoruz artık televizyon kanallarında yayınlanan Play off maçlarıyla. Fakat milli takımdaki Hidayet’e baktığımız zaman, oldukça durağan, sadece topu eline verip izlediğimiz bir Hidayet var. O da içeri driver edip ya pas çıkartıyor dışarıya, ya da geriye çekilip şut atıyor. Yani ancak bu kadar olumsuz ve etkisiz kullanılabilinir. Halbuki bunu takımdaki oyun kurucularımız da gayet yapar yani. Bir Ender, bir Kerem rahatlıkla içeri drive edip, pozisyona göre geri çekilip şut atabilir, pozisyonun devamını turnikeyle sonuçlandırabilir, yakın mesefa şutla bitirebilir ya da dışarıdaki boş arkadaşına topu aktarabilir. Özel bir yetenek gerektirebilecek bir şey değil. Sözün özü, bunu her ülkede milli takım seviyesine gelmiş her oyuncu yapabilir. Ama işte bizim de coaching anlayışımız bu kadar maalesef. Çıkın oynayın. Ben zırt pırt oyuncu değişiklikleriyle, o maç için uygun beşi bulmaya çalışırım, siz yeter ki oynayın diyor sanırım Tanjevic hazretleri.
Hazırlık turnuvalarında da gözlemledik. Hiç bir şeyimiz hazır değil. Ne savunmada ne hücumda. Hele savunma içler acısı. Kerem Gönlüm’ün doping olayından sonra, milli takımdan çıkarılması, Tanjevic’in kişisel egolarını tatmin edercesine oraya yeni oyuncu çağırmama ısrarı ve Ersan’ın yedeği olarak Barış Hersek’le şampiyonaya gidişimiz. Tamamen fiyasko. Bu konulara çok girmeden genel olarak değerlendirme yapacak olursak, ben milli takımımızı hiç ama hiç hazır bulmadım. Zaten Tanjevic yönetiminde, hazır olarak gittiğimiz turnuva yok. Hep sürprizler bekliyor bizi. Bu turnuvada da öyle oldu. Alis harikalar diyarında anlayacağınız. Yıllardır şutör oyuncu eksikliği çekiyoruz, bu kadroda da önemli eksiklerden birisi şutör oyuncu eksikliği. Ülke basketbolu maalesef yetiştiremedi İbrahim Kutluay’dan sonra böyle bir isim.
Takımımızda önemli isimler var. Pota altında Ömer Aşık, tecrübesiyle Kerem Tunçeri, Hidayet Türkoğlu, savunmasıyla Ömer Onan, Sinan Güler. Bu sezon Avrupa’daki performansıyla NBA’e geri dönen ve bu sefer çok daha önemli katkılar verecek Ersan İlyasova gibi önemli parçalarımız var. Fakat milli takımımızın en büyük eksiği, bu oyuncuları organize edecek bir antrenör eksikliği !
Yine bir şampiyonaya gidiyoruz ve ne yapacağımızı kendimiz dahil hiç kimse bilmiyor. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete. Bu kadar işler “olacağına varır” felsefesine bırakılmışken bize de şampiyona öncesi başarılar demek yerine, “hayırlısı” demek düşer. Ama perşembenin gelişi de biraz çarşambadan belli olur. Ben milli takımımızdan pek ümitli değilim, Polonya’daki turnuvada da zorlu maçlar bizi bekliyor. Bulgaristan her ne kadar kolay bir rakip olsa da, ecel terleri dökebiliriz. Yine ev sahibi Polonya var. Bizim başımızı çok ağrıtacaklar Logan, Lampe, Gortat üçlüsüyle. Bizim sistemimize ve basketbolumuza da çok ters 3 oyuncu. Çok zor bir Polonya maçı bizleri bekliyor. Hakemlerin ev sahibi takımın lehine taktir haklarını da kullanacağını ve bizim oyuncularımızın böyle şeylere çok takıntılı olduğunu düşünürsek, oyundan kopma ihtimalimiz çok yüksek bazı bölümlerde. Yine de gruplardan çıkacağımızı düşünüyorum. Ama madalya yolu tamamen kapalı.