11 Aralık 2009

Yine Deplasman Yine Mağlubiyet


İşte, bizi yıkan şut... Eski Efesli'nin intikamı... Maçın sadece son periyodunu izleyebildim. Maçın tamamını izler izlemez, detaylı maç yorumu gelecek. Fakat son çeyreğe değinecek olursam, skorun neden bu kadar yüksek olduğunu rahatça anlayabiliyorum. Efes'in kötü savunma performansı, ribauntlarda yine varolamaması. Partizan'ın sayı bulana kadar hücum ettiği pozisyonlar gibi bir sürü can sıkıcı, Efes Pilsen'in takım kimyasına, o Eurolig'deki başarıları getiren oyun anlayışına aykırı bir sürü sinir bozucu pozisyon...

Ne söylenebilir ki ? Gına gelmesine çeyrek kaldı şu 4 kısalı sistemden. Maçın son bölümlerinde kaçırılan faul atışları, zaten şu mağlubiyeti almakta en büyük faktörlerden. Yine de son sözü söylemek bize kaldı, onu da beceremeyince, sonuç ve skor bu oldu.

Alınan mağlubiyetle birden geçen sezonki gibi Eurolig dışında kalmanın çanları çalmayı başladı. Tek önemli avantajımız, üstümüzde bulunan Rytas ve Partizan'a karşı ikili averajımızın olması. Yazıyı noktalamadan maçın ribaunt istatistiklerini de vermek isterim. Partizan 40-19 Efes Pilsen...

7 Aralık 2009

2. Viteste Maç Oynamak

İkinci viteste maç oynamak bu olsa gerek. İlk periyotta daha rahat sayılar bulan ve bu sayılarla da maç içinde kalmayı başaran Karşıyaka, 2. periyotta yediği darbeyle maçı kaybetti. Efes Pilsen, birazcık savunmayı sertleştirince, son maçta Fenerbahçe Ülker'e sürpriz yapan ve bu maçta da bu sayede akıllarda ufak bir soru işareti bırakan Karşıyaka, Efes karşısında ancak 10 dakika maç içinde kalabildi. Rahat bir Efes Pilsen galibiyeti izledik. Bu yüzden de konuşulacak fazla birşey yok. Partizan maçı öncesi sakatsız, kazasız belasız bir maç oldu. 

Maçta dikkatimi çeken bir nokta da Rakocevic'in faul atışları oldu. Leblebi gibi faul atan tabirine uygun bir oyuncu olan İgor, Efes'e geldiğinden beri bu noktada da sıkıntı yaşıyor. Dün de 9/13 ile oynadı. Enterasan vallahi. Onun dışında ufak bir sakatlık dönemi geçiren ve sakatlığından dönüşte, performans olarak pek istenileni veremeyen Shumpert'ın da bu maçta 21 dakikada 16 sayı atması sevindirici bir nokta olsa gerek. Bir diğer nokta da hep dış atışlar yüzünden eleştirdiğimiz Efes Pilsen'in dünkü maçta 39 tane 2 sayı denemesi, 19 tane 3 sayı denemesi olması, takım adına bir başka dikkat çeken nokta. Umarım günün birinde anlaşılacak dış şut sevdasının boşa olduğu...

Şimdi sıra geldi ayın 10'undaki Partizan maçına. Partizan, Eurolig'deki son maçında aldığı sürpriz bir Malaga galibiyetiyle bir anda iddialı hale geldi. Geçtiğimiz sezonki kadrolarından çok şey kaybettiler, kesinlikle eski güçlerinde değiller fakat Partizan deplasmanları, o ateşli seyircilerden dolayı her zaman tehlikelidir. Rytas'a karşı içerden oynamak için jeton bir hayli geç düştü, aynı durum Partizan maçında da olursa, galibiyet için geri dönmek bir hayli zor olur. Maç yine SkyTurk ekranlarında olacak.


Efes Pilsen (91): Charles Smith 19 (3 ribaund- 2 asist), Igor Rakocevic 16 (5 asist), Preston Shumert 16 (4 ribaund), Kerem Tunçeri 2 (3 asist), Bootsy Thornton 5 (2 ribaund- 3 asist), Kaya Peker 16 (10 ribaund- 4 asist), Bostjan Nachbar 10 (7 ribaund), Ermal Kurtoğlu 1 (3 ribaund), Sinan Güler 2 (1 asist), Ender Arslan 4 (2 asist)

Pınar Karşıyaka (74): Serkan Menteşe, Birkan Batuk 12 (3 ribaund- 3 asist), Ryan Toolson 7 (4 ribaund- 4 asist), David Holston 6 (4 ribaund- 5 asist), Andre Smith 23 (9 ribaund), Furkan Aldemir 8 (4 ribaund), Valentin Pastal (2 ribaund), Alper Saruhan 2 (2 ribaund- 2 asist), K’Zell Wesson 16 (2 ribaund)

5 Aralık 2009

Efes Pilsen 77-62 Lietuvos Rytas "3'lerin Maçı"

Kazandık... Maçtan önce, biz taraftarlar olarak inanmıştık galibiyete, 8+'lık farka... Demek ki sadece taraftarların ya da oyuncuların inanması yetmiyormuş, biraz da işi basketbola dökerek sonuca gitmek gerekiyormuş.

Haddinden fazla zorlandık Rytas'a karşı. Rytas'da tabiri caizse bir numara yok. Olmadığını daha ilk maçta gördük. Buna rağmen milyon eurolar harcanarak oluşturulmuş takıma zor anlar yaşattılar. Kendi adıma konuşmam gerekirse, 3.çeyreğin ortalarında galibiyete bile fit olmuştum, bırak 8+'lık farklı galibiyete...

Maçın iki ayrı hikayesi var. İlki, dış şutlarla maçı kazanmak, oyuna ağırlığını koymak ve farkı açmak isteyen Efes Pilsen. Diğeri ise Santiago'nun oyuna girmesiyle, onun pota altındaki rakiplerine karşı sağladığı büyük üstünlüğü görüp, ona sürekli top indirilmesi...

İlk hikayeyle, maç kötü yerlere gidiyordu. Belki yine galibiyet gelecekti ama siz neler çektiğimizi o zaman görecektiniz. Boy ortalaması belli olan, boyalı alan oyuncularının savunma yetenekleri belli olan bir takıma karşı, maçın sonunda 8 sayılık farkı yakalayamayıp, onların altında kalmak ve belki alınacak bir mağlubiyet... Düşünmesi bile tüyler ürpertici. Belki çok karamsar bakıyorum olaya ama sezon başı koyulan hedefler ile oynanan bu basketbol, beni biraz da bu noktadan bakmaya zorluyor. Oynanan tatmin etmeyici basketbola rağmen, alınan galibiyet her zaman değerlidir, heleki takım bu durumdayken. Bu maçta da öyle oldu. Hem de 15 sayılık bir galibiyet oldu. Biraz da bu farkı yaratan adamdan bahsetmek isterim.

Geldiği günden beri, acaba yanlış transfer mi diye düşürtürten bir isim kendisi. Daniel Santiago... Ama onun açısından da olaya bakarsak, işin kolay olmadığını görürüz. Yaşı ermiş kemale, kariyerinin son demleri. Bir de üstüne üstlük sadece Euroleague maçlarında oynuyor. Onun için de uyum süreci zorlaşıyor. Türkiye'ye gelen yıldız oyuncunun, yeteneklerinin kuruduğu, oynadığı basketbolun 10 yıl geriye giden bir dönemdeyiz bir de...Havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez ama birşeyin dokunduğu kesin. Rakocevic bile henüz istenilen düzeyde değilken, Santiago'ya sanırım fazla yüklenildi.

Koca adam, Rytas'a karşı oynadığı 13 dakikada göstermiş olduğu performansla, sanırım biraz nefes aldı. Nefes alırken de takımına çok önemli bir galibiyeti getirdi. Girdiği andan beri, oyunun akışını değiştiren, Efes Pilsen'i bu rakibe karşı nasıl oynaması gerektiğini hatırlatan adam oldu. Bu performansıyla uzun süre aklımdan çıkmayacak. Aslında şunu da merak etmiyor değilim. Santiago girdi, Efes topu pota altına daha çok indirdi diyoruz ama ya Santiago, ilk aldığı birkaç topta sayıya gidemeseydi, hücum faul yapsaydı, yani bu kadar etkin olamasaydı ne olacaktı ? O dakikaya kadar şuta dayalı oynayan Efes, "Amaan, topu boyalı alana indirdik de noldu, adam hücum faul yaptı, yapmasa 1 şut daha fazla kullanırdık" mı diyecekti, yoksa "bizim bu rakibe karşı ısrarla topu boyalı alana indirmeliyiz, galibiyete çıkan yol bu" mu diyecekti. Gerçekten bilemiyorum...

Herşeye rağmen, tüm bu aklımdaki soru işaretlerine rağmen önemli bir galibiyet oldu. Son olarak başlıkta belirttiğim 3 rakamına geleyim. Efes Pilsen, gruptaki 3. galibiyetini aldı. Bu galibiyetle 3. sıraya yükseldi. Aldığı 3 galibiyeti de 77 sayı atarak aldığını belirtmeden de geçemeyeceğim. Partizan'ın Malaga karşısında aldığı ekstra galibiyetle, Efes'in haftaya oynayacağı Partizan maçı da bir anda boyut değiştirdi. Efes cephesinde değişen birşey yok gerçi. Kayıpsız geçmesi gereken maçlardan birisi fakat, Partizan aldığı galibiyetle bir anda ilk 2 için savaşan takımların olduğu potaya girdi. Umarım bir aksilik çıkmadan, deplasmandaki ilk galibiyetimizi alırız. Bu galibiyet için de bakalım 77 mi gerekecek ? :)


Efes Pilsen (77): Mario Kasun 4 (1 ribaund), Charles Smith 4 (3 ribaund), Igor Rakocevic 16 (4 ribaunt), Preston Shumpert 7 (1 ribaund), Kerem Tunçeri 5 (2 ribaund- 7 asist), Bootsy Thornton 8 (3 ribaund), Kaya Peker 8 (4 ribaund), Bostjan Nachbar 6 (1 ribaund), Ermal Kurtoğlu, Daniel Santiago 17 (6 ribaund- 2 blok), Sinan Güler 2 (4 ribaund- 2 asist), Ender Arslan

Lietuvos Rytas (62): Bojan Popovic 12 (4 ribaund- 6 asist), S. Barbrauskas 8 (2 ribaund), Dejan Borovnjak 2 (4 ribaund), Milko Bjelica 4 (4 ribaund), Martynas Gecevicius 9 (2 ribaund- 3 asist), D. Zavackas 6 (2 ribaund), Arturas Jomantas 12 (5 ribaund- 3 asist), Justas Sinica 9 (2 ribaund), Aron Baynes (2 ribaund)