26 Ağustos 2009

Efes Pilsen World Cup 8 Başlıyor

3'er takımdan 2 grup var. Biz A grubundayız. Hırvatistan ve Almanya ile mücadele edeceğiz. B Grubunda Letonya, Büyük Britanya ve Makendonya var. Grubu ilk 2 sırada tamamlayanlar, çarpraz eşleşip yarı finalde karşılaşacaklar. Turnuva 5 gün sürecek, 30 Ağustos'da sona erecek. İlk 3 günün programı şu şekilde;

26 Ağustos Çarşamba

18:30 Letonya – Büyük Britanya (NTV Spor)
21:00 A Milli Takım- Hırvatistan (NTV)


27 Ağustos Perşembe

18:30 Makedonya – Letonya (NTV Spor)
21:00 A Milli Takım – Almanya (NTV)


28 Ağustos Cuma

18:30 Büyük Britanya – Makedonya (NTV Spor)
21:00 Hırvatistan – Almanya (NTV Spor)

25 Ağustos 2009

Ve Kinsey Fenerbahçe Ülker'de

Geliyor, gelecek, ha geldi, derken Tarence Kinsey, Fenerbahçe Ülker'e geri döndü. NBA macerasının ardından Avrupa'ya dönüşünde tekrar Türkiye'yi seçti Kinsey. Geçtiğimiz günlerde Vidmar'ı Union Olimpija'ya kiralıyıp yabancı kontenjanını açan Fenerbahçe Ülker, 4 numara transferini beklentisini boşa çıkarıp yerine 2 numara oynayan Tarence Kinsey'i aldı. 1 yılı opsiyonlu olmak üzere 3 yıllık sözleşme imzalanmış.

Bence yabancı kontenjanının Kinsey ile doldurulması anlamsız geldi bana. Sonuçta takımda 4 numara açığı olduğu belli. Enes gitti, Vidmar kiralandı. Tüm bu hamlelerden sonra doğal olarak bu beklenti içerisine girildi. Ama boş çıktı. 4 numara beklentisini bir kenara koyup olayı bir de şöyle ele almak lazım. Takımda 2 numarada anlamsız bir yığılma oldu. Bu yığılma yabancı yığılması. Sanırım yeni sezonda guard, Solomon olacak, yine 2 numara rahatlıkla oynayabilir. Yeni transfer Lynn Greer var. Bir de Kinsey geldi. Mrsic de var, o da Solomon gibi hem 1, hem 2. Ha Kinsey'i 3 numarada kullanamaz mısın ? Tabii ki olur, atletizmiyle, savunmada sıkıntı çekmez ama niye o mevkinin oyuncusu olmayan adamdan orada verim almaya çalışasın ki ? Sakatlık olur, şu olur, bu olur, eyvallah. Ama dediğim gibi uygulanan transfer politikası yanlış.

Gelelim 4 numara olayına. Onun için aklıma gelen ilk şey Kinsey'in Türk yapılması. Kinsey NBA'e dönmeden önce Türk yapılması gündemdeydi ve milli takım için oynatılacağı yazılıp çiziliyordu. Tanjevic & Demirel ortaklığında, bu iş önceden planlanmış da olabilir. Kinsey Türk yapılıp yine yabancı kontenjanında boşluk yaratılacaktı ve böylece yabancı bir 4 numara transferi yapılacaktı.  Ama şunu net şekilde söylemeliyim, 4 numarada ciddi açık var. Kesinlikle transferin şart olduğunu düşünüyorum, bu da Kinsey olayında daha imzalar atılmadan bazı yerlerden ! Türk vatandaşlığı konusunda garantinin alınmış olma ihtimalini hayli güçlendiriyor.

19 Ağustos 2009

TBL'de Fikstür Çekildi

Hayırlı uğurlu olsun. Yeni sezon 17 Ekim'de başlayacak. Özledik yahu ! İlk hafta karşılaşmaları şu şekilde;

Fenerbahçe Ülker - Kepez Belediyesi
Darüşşafaka Cooper Tires - Beşiktaş Cola Turka
Galatasaray Cafe Crown - OYAK Renault
TOFAŞ - Aliağa Petkim
Antalya Büyükşehir Belediyesi - Türk Telekom
Pınar Karşıyaka - Bornova Belediye
Banvit - Erdemir
Mersin Büyükşehir Belediyesi - Efes Pilsen

Bir de hatırladığınız üzere geçen sezon Fenerbahçe Ülker'in final serisinden kalma 5 maç seyircisiz oynama cezası vardı. O ceza gereği Fenerbahçe Ülker; Kepez Bld, Banvit, Pınar Karşıyaka, Darüşşafaka CT ve Mersin BŞB maçlarını seyircisiz oynayacak. Takımın taraftarlar buluşacağı ilk karşılaşma Beşiktaş CT derbisi olacak. 

Efes Pilsen ile Fenerbahçe Ülker de 4. haftada Ayhan Şahenk'de kozlarını paylaşacak.

Fikstürdeki tüm karşılaşmalara şuradan ulaşabilirsiniz.

TBL'de Fikstür Çekiliyor

Beko Basketbol Ligi'nde fikstür bugün yapılacak olan çekiliş sonrasında belli olacak. Umarım geçen sezondan çok daha iyi bir lig izleriz. Sakatlıktan uzak, çirkin karelerden uzak bir lig izlemek temennisiyle ! Tüm takımlara hayırlı olsun.

18 Ağustos 2009

TBL'de Yılın Transferini Arıyoruz


Evet efendim, TBL'de yılın transferini arıyoruz. Önemli yıldızlar geldi ligimize. Hoşgelmiş hepsi. Gerçekten güzel bir lig izleyeceğimiz kesin. Ayrıca takımlarımızın yaptığı bu hamleler Avrupa'da başarı için. Bakalım Avrupa'daki performanslarımız ne olacak. Şıklarda Igor Rakocevic, Bostjan Nachbar, Lynn Greer, Simas Jasaitis, Lonny Baxter var. Hepsi değerli oyuncular. Ama arasından birisini sıyırıp oylarla -en iyisi- yapacağız. Oylarınızı ve görüşlerinizi bekliyorum.

15 Ağustos 2009

IAAF'tan Yersiz Yeni Kural

Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği IAAF'tan, Dünya Atletizm Şampiyonası'nın arifesinde sprinterleri üzecek yeni bir kural çıktı.



Kısa mesafelerde bir kez hatalı çıkış yapma hakkı olan atletlerin ellerinden bu hak da alınacak bu yeni kuralla. Bu hakkı en çok önemli yarışlarda fazla iddiası bulunmayan atletler, favorileri ikinci çıkış öncesi endişelendirmek için kullanıyor. Belki bunun önüne geçilmek istenmiş olabilir, ama bir düşünün, Usain Bolt 100 metre finalinde ve herkes ondan rekor bekliyor. Bir serçe parmak oynaması bile onu yarış dışı edecek. Bana kalırsa şu an kullanılan kural da pek iç açıcı değil. Ama bu kabul edilemez.

Neyse ki 2010 ile birlikte uygulamaya konacakmış. Umarım bu süre zarfında kararlarını değiştirirler, zira federasyon kapısına kadar dayanan atletler, antrenörler, menajerler görebilmemiz mümkün olabilir.


14 Ağustos 2009

Nowitzki de Polonya'da Yok

Alman Milli takımının süperstarı ve aynı zamanda emektarı Dirk Nowitzki de Polonya'da oynamayacağını açıkladı. 11 yıldır aralıksız hizmette bulunan Nowitzki, oynamak istemeyişini bu yaz dinlemek istediğine bağlamış. Aslında bu sürpriz bir haber değil. Olimpiyatlardan sonra da Nowitzki'nin bu dinlenme konusu gündeme gelmişti. O da sonuçta haklı, dinlenmek isteyebilir. Her şampiyonada milli takımı sırtında taşımak zorunda da değil. Böylece B Grubu oldukça cacık bir grup haline geldiğini söyleyebilirim. B Grubundaki takımları hatırlarsak; Rusya, Almanya, Letonya ve elemeden gelecek takım yer alacaktı. Nowitzki'nin bu kararının resmiyet kazanmasının ardından Rusya, her ne kadar Kirilenko ve JR Holden olmamasına rağmen bence açık ara favori haline geldi. 2.lik için diğer tüm takımların şanslarının eşit olduğunu düşünüyorum.

Hazır konu Nowitzki'nin yokluğundan açılmışken, başka hangi yıldızların bu yaz sonu Polonya'da yer alamayacağına bakalım. Demin de dediğim gibi Rusya'da NBA yıldızı Andrei Kirilenko ile CSKA'nın devşirme guardı ve Rusya için oynamaya başladığından beri çok şeyi değiştiren JR Holden yok.

Litvanya'da ise yıldız guard Sarunas Jasikevicius da affını isteyenler arasında. Yine Avrupa'nın sayılı şutörlerinden birisi olduğuna inandığım ve her zaman yüksek bir potansiyele sahip olduğunu düşündüğüm fakat sakatlıklardan bir türlü belini doğrultamayan ve kendisinden bekleninin altında performans sergileyen, bu yüzden de acımasız eleştirilere maruz kalan Arvydas Macijauskas da affını istedi. Bir diğer affını isteyen oyuncusu ise Rimantas Kaukenas. Bu 3 isim de oldukça kaliteli, potansiyelli oyuncular. Litvanya adına önemli kayıplar bunlar.

İngiltere ise Polonya'ya geldi ama gelip geleceğine bin pişman olacağını düşünüyorum ilk 3 maç sonunda. Turnuvanın açık ara en güçsüz kadrosuna sahipler. Ve buldukları grupta Sırbistan, İspanya ve Slovenya gibi takımlar ve İngiltere averaj takımı olmaktan kurtulamayacak. Onlar da ise büyük umutlar bağladıkları NBA'in iki önemli oyuncusu Ben Gordon ve Luol Deng aflarını istediler. Luol Deng bildiğiniz gibi ağır bir sakatlık geçirdi ve tekrar bu tehlikeyle karşı karşıya kalmak istememesinden dolayı, afını istedi. Ben Gordon ise bildiğiniz gibi Detroit'den yüklü bir kontratı kaptı ve o da yeni takımıyla yeni heyecan peşinde olduğu için, sakatlanma korkusuyla afını istedi milli takımdan. Böylece İngiltere'nin eli bomboş kaldı.

Sırbistan'da ise Avrupa'nın en iyi birkaç oyuncusundan biri olan ve artık ismini duyduğumuzda bize çok şey ifade eden Igor Rakocevic, affını isteyen bir başka oyuncu. Yine NBA'de forma giyen Darko Milicic ve Avdalovic kadroda olmayan ve çağrılmayan isimler.

İspanya'da ise Pau Gasol'ün bir sakatlığı vardı fakat yapılan açıklamalar sonunda, ucu ucuna yetişeceği açıklandı. Hidayet'in yeni takım arkadaşı Jose Calderon ise sakatlığını mazeret göstererek milli takımdan affını istedi. Onun dışında milli takımı bıraktığını açıklayan Carlos Jimenez de doğal olarak kadroda yer almıyor.

İtalya'da ise Siena'dan tanıdığımız müthiş mücadeleci, ribauntçu, tabiri caizse Mirsad'ın İtalyan versiyonu Shawn Stonerook milli takıma sıcak bakmasına rağmen, sonradan yan çizdi ve kampa katılmadı.

Yunanistan'da ise Olympiakoslu oyuncuları Panagiotis Vasilopoulos ve Theodoros Papaloukas milli takımdan aflarını isteyen oyunculardan. Yine sakatlığı bulunan Dimitris Diamantidis de şampiyona da yer alamayacak önemli oyunculardan bir tanesi.

En son olarak milli takımımıza baktığımız zaman diğer yıldızlardan tek fark olarak bizde coach'un kaprislerini ve dik başlılığını görüyoruz. Buraya kadar saydığımız yıldız oyuncular milli takımlarını yanlız bırakırken ya kişisel kararlarını dinlenmek yönünde kullanmış ya sakatlıklarının nüksetmesinden korktuları için karşı taraftan anlayış beklemişler ya da gerçekten sakat oldukları için kadroya dahil edilmemişler veya aflarını istemişler. Halbuki bizim milli takımımızda durumlar çok farklı. Dediğim gibi Tanjevic'in kaprislerini, vurdum duymazlığını ve egolarını ve pek tabii üstün basketbol bilgisini ve oyunu okuyuşunu görüyoruz. Mehmet Okur, Serkan Erdoğan ve Kaya Peker gibi şu anda bile hangi takımda oynarsa oynasın (milli takımda dahil) hatrı sayılır dakikalar ve performanslar vereceklerine kefil olduğum bu 3 oyuncu maalesef kadromuzda değil. Neyse bu değerli nefesimizi ve enerjimizi Tanjevic gibi saçma sapan birine, basketbol bilgisi ve oyun anlayışı 1990'lı yıllarda kalmış olduğunu düşündüğüm birisine harcamaya değmez.

Yazıyı noktalamadan genel bir bakış atacak olursak kadrolara, İspanya, Yunanistan, Litvanya gibi takımların oldukça önemli eksikleri olmasına rağmen öyle kadrolara sahipler ki, bu onların favori olmalarından herhangi bir şey kaybettirmiyor.

Güle Güle Enes

Sonunda kaçtı gitti. ABD'ye uçtu. Edindiğim bilgilere göre önce Las Vegas'da 1 yıl kalıp, orada dil sorununu çözecekmiş daha sonrada NCAA'de güçlü takımlardan birine gidecekmiş Enes. Aslında bir başka ihtimal olarak da 18 yaşını doldurduktan sonra tıpkı Ersan abisi gibi, Barcelona, CSKA, Olympiakos, Panathinaikos gibi Avrupa'nın dev takımlarında forma giymek. Ama ben olsam hiç Avrupa'ya dönmem, NCAA'de kalır ortalığı toz duman eder, geliştirebildiğim kadar kendimi geliştirir, daha sonra NBA draftlarına girerim.

Gelelim olayın Fenerbahçe Ülker cephesine. Zaten Enes'in geçen sezondan böyle bir düşüncesi varmış fakat yönetim son anda ısrarları ve teklifleriyle takımda tutmayı başarmış Enes'i. Fakat bu sezon telaffuz edilen rakamlara bakacak olursak, aylık 40 milyar, seneye ise aylık 70 milyarlık teklifi kabul etmemiş Enes. Ülker alt yapısının Fenerbahçe'ye armağanı olan Enes'i bu sefer kandıramamışlar, tabii ailesini de.

Olayın parke tarafına bakacak olursak, Enes'in bu açıdan da doğru bir karar verdiğini düşünüyorum. Takımın başında Tanjevic gibi yetenekli oyuncuların yeteneklerini köreltme, onları doğasında olmayan şekilde saha içinde görev verme, farklı misyonlar yükleme gibi üstün hizmetleri var takıma ve oyunculara ! Enes, dua etsinki bu üstün hizmetlerden yararlanmadı. Tanjevic'in keyfini bekleyip 3-5 dakika alır mıyım diye kenarda strese girmesine de gerek kalmadı böylece. Ben Enes'i çok iyi yerlerde göreceğime eminim. Zaten son zamanlar abuk subuk haberler çıkmaya başlamıştı ve Enes'i de bu haberlerle meşgul etmeye başlamıştık. Herşey açısından çok çok iyi oldu ve çok yerinde bir karar verdi Enes. Bundan sonra Enes için tek dileğim, sakatlıklardan uzak kalması. Gerisi çorap söküğü gibi kendiliğinden gelecektir zaten.

12 Ağustos 2009

Kerem Gönlüm'den Şok Haber

Kerem Gönlüm'ün Efes Pilsen-Fenerbahçe Ülker, final serisi 5. maçından sonra alınan idrar örneğinde yasaklı maddelerden "cathene" bulunmuş. Herhangi bir ceza almadan önce idrar örneği tekrardan gözden geçirilecekmiş. Tüm işlemler sürerken, milli takımdan da ayrı kalacak Kerem. Olayın tüm noktalarını ele alırsak, ilk olarak Tanjevic var.

Kerem milli takımdan çıkarıldı, biliyorsunuz Mehmet Okur-Tanjevic arasındaki kan davasından sonra geçen şampiyonada da Kaya Peker-Tanjevic sürtüşmesi başladı ve hızla kan davası şeklini aldı ve Memo olayını gölgelercesine açık ara yaptı resmen. "Bir de Serkan olayı var onu da unutmuş değilim." Tüm lüzumsuz oyuncularını kampa topladı Tanjevic fakat Kaya yok, hem de oldukça iyi bir final serisi geçirmesine rağmen. Akıllara gelen ilk soru bu. Tanjevic, Kaya'yı alacak mı yoksa milli takım kadrosunu B milli takım haline dönüştürmeye devam mı edecek yeni çağrılacak isimle ? Şu an için yanıtsız bırakıyorum. (Bence almayacak) Kararını verdikten sonra yine sağlam bir gönderme yaparız, sağır sultan Tanjevic'e.

Akla gelen bir diğer soru ise Kerem Gönlüm'ün ne kadar ceza alacağı ve Efes Pilsen'in onun yerini hangi isimle dolduracağı yönünde. Eğer idrar örneğinin tekrar incelenmesi yine pozitif çıkarsa sanırım 1 yıl civarı göremeyeceğiz milli basketbolcumuzu. Efes Pilsen'in ise direkt yöneleceği isim bence ve büyük çoğunluğa göre Ermal olur. Kendisi boşta ve yerli oyuncu olduğu için Kerem'in yerini doldurmak için imza attırabilir Efes yönetimi. Bakalım ilerleyen günlerdeki gelişmeleri yine duyururum.

11 Ağustos 2009

Yok Mu Bu Adamı Alan ?

Sani Becirovic... Kendisi gerçek bir yıldızdır ve Avrupa'da beğendiğim, hayranlık duyduğum birkaç oyuncudan birisidir. En son Lottomatica Roma'da izliyorduk. Ancak sözleşmesi bu sezon sonunda bitiyordu ve bitti de. Kulüpten ayrıldı doğal olarak. Ayrılırken de kontratının bitmesine rağmen 2 aydır hiçbir yönetici kendisiyle temasa geçmediğini ve yeni kontrat önerisinde bulunmadığını iddia etti. 900 bin Euro kazanıyordu kendisi ve Lottomatica Roma'nın da bütçede düşürmeyi gideceği söylentisi de sanırım yetenekli oyuncunun kontrat almamasında en büyük etkenlerden birisi.

Kariyerine baktığımız zaman ilk Euroleague sezonunda müthiş rakamlara ulaşmıştı Sloven oyuncu. Union Olimpija ile 20.7 sayı 3.8 ribaunt 3.5 asist 1.7 top çalma gibi muhteşem istatistiklerle oynamıştı. Bu istatistikleri yaparken de henüz 20 yaşında olduğunu belirtmek lazım. Ve 98 yılında 18 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası'nda Sloven Milli takımıyla her ne kadar madalya alamasalar da o turnuvada MVP ödülüne layık görüldü. 2 yıl sonra da 20 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası'nda bu kez altın madalyaya ulaştılar ve yine o turnuvada da MVP seçildi Sani Becirovic. Bu jenerasyonda MVP ödülüne layık görülürken arkasında Igor Rakocevic gibi, Tony Parker gibi altın çocukları geride bıraktığının da hatırlatmasını yapayım. Zaten kısa süre sonra NBA takımlarının ilgisini çekti. 2003'de drafta girdi ve Denver tarafından 46. sırada seçildi. Ama o yıl inanılmaz oyuncular draftaydı. 2003 draftı diyince zaten akıllara ilk olarak Lebron, Carmelo, Bosh, Wade gibi isimler ilk akla geliyor. İkinci turda bile sağlam oyuncular vardı gerçekten. Avrupa'da kariyerine devam etti ve 2006'dan 2008'e kadar 2 sezon Yunan ekibi Panathinaikos'un formasını giydi. Yunan ekibiyle ilk sezonunda Euroleague şampiyonluğuna da ulaştı. Son durağı da bahsettiğimiz gibi Lottomatica Roma'ydı.

Tekrar günümüze dönecek olursak şu an boşta olduğunu söyleyelim. Ve son günlerde adı Partizan ile anılmakta. Gerçekten başka ciddi ilgilenenin olmamasına üzüldüm. Beğendiğim, izlemekten keyif aldığım, oldukça yumuşak bir bileği olan hem 1 hem 2 oynayabilen bir oyuncu. Partizan da Tripkovic, Velickovic, Tepic gibi yıldızlarını kaybettikten sonra, Becirovic'i takıma hem abilik yapsın hem de saha içinde liderlik etsin diye takıma kazandıracak sanırım. Çok da güzel olur Partizan için. Alt yapıdan yetiştirdiği birçok oyuncuyu her sezon Euroleague gibi bir vitrinde sergileyen, elden çıkarmak zorunda kalmasına rağmen, onun yerlerini yine dolduran Partizan için mükemmel bir hamle olur düşüncesindeyim. Ama bu tip başarılı bir oyuncuyu ülkemizde herhangi bir takım formasıyla, hangisi olursa olsun, izlemek bana büyük keyif verirdi gerçekten. Aslında şu an için takımlarımıza baktığım zaman, Becirovic'in gelebileceği ve istediği paraları verebileceği 2 ekibimiz var. Birisi Efes Pilsen, diğeri Fenerbahçe Ülker... Fakat Efes Pilsen malum, oraya Igor Rakocevic'i getirdi. Sani'yi almak orada gereksiz şişkinlik yaratacaktır. Bu iki isminde 3 numarada oynamak için fiziğinin yetersiz olduğunu düşünürsek, Efes Pilsen için Sani ismi çoook uzak hem de transferi kapattık dediklerini de göz önünde bulundurursak. Fenerbahçe Ülker için de durum aynı. Orada Solomon, Greer gibi oyuncular varken biraz zor. Yani şu anlık hiç bir takımımıza yamayamadım Sani'yi. Bu iki kulüp olmadıktan sonra diğer kulüplerle de Sani'nin adını yan yana anmak çok zor olduğundan hayallerim bu sezonluk suya düştü. Lokum gibi adam göz göre göre ele yar oldu.

Eğer Partizan haberi doğruysa, başarılı olacağına inanıyorum Becirovic'in orada. Hem takım anlayışını hem de Sani'nin oynadığı basketbolu düşününce... Başarılar !

Olympiakos Sonunda İcraata Geçti

Geçen yıldan beri sürekli NBA oyuncularına kancayı attılar. Bu sezon birkaç oyuncuya kadrolarında yer verince, sanırım iyice gazı arkalarına almış olsa gerek, abartısız Avrupa'da oynayan oyuncularla ilgilendiklerini göremedim. Kimler gündeme gelmedi ki. Sessions'dan tut, Iverson'a, Hidayet'e kadar. Artık sıktınız artık bee, derken geçtiğimiz günlerde Houstonlı Von Waifer ile imzaladılar. İyi bir transferdi, alacağı paraya bakarsak. İyi bir şutu olan oyuncuydu. O da bu sezon NBA'de daha fazla süre aldı, aldığı sürede de iyi işler yaptı diyebiliriz. Daha çok 2 numarada oynayabilecek bir isim. 24 yaşında 1.96 boyunda ve 2 yıllığına 5 milyon dolara, tav oldu, Avrupa'ya geldi diyebiliriz. 

Gelelim bugünkü NBA oyuncusuna. Litvanyalı Linas Kleiza... Adı bir süredir gündemdeydi. Ama resmiyet ancak bugün kazandı bu haber. NBA'de aldığı sürede hem 3 hem 4 oynuyordu. Olympiakos'un pek onu 3 numarada oynatacağını sanmıyorum. 4 numara için yapılmış bir transferdir bana göre. Tabii zaman zaman tek uzunlu sisteme geçerlerse, Kleiza'yı da 3 numaraya çekerler ama dediğim gibi sınırlı olur bu dakikalar. Litvanya Milli Takımında da 4 oynuyordu. Kenardan gelerek iyi katkı veriyordu Denver'a. Her şey iyi hoş. 4 numarada takıma katkı sağlayacak. Fiziğiyle gücüyle, oraları karartabilecek bir oyuncu. Şutu da var, hem de ortalamanın üzerinde. Ancak alacağı para çok daha önemli. 2 yıllığına tam 12 milyon dolar ödeyecek Yunan ekibi Litvanyalıya. Bence çok uçuk bir rakam. Bu paraya bu işleri yapabilecek oyuncu yok muydu? Tabii ki vardı. Ancak Olympiakos'un Amerikalı olsun NBA'den olsun taştan olsun anlayışı devam ediyor. Ama Kleiza'da az anasının gözü değil hani. Sözleşmesi 2 yıllık ama ilk yıldan sonra takımdan ayrılma hakkı var, imzaladığı sözleşmeye göre. O da sanırım alacak ilk yıl 6 milyon dolarını, sonra NBA'e dönecek. Vur kaç kokusu alıyorum...

10 Ağustos 2009

"En Çok Yankı Uyandıran İsim Shaq"

Size sorduk ankette. Bu sezon şu ana kadarki olan imzaların içinde en çok yankı uyandıran kim diye. 15 kişi katılmış ankete. Bu 15 oydan 6'sı Shaq'a, 3'ü Hido ve Rasheed Wallace'a, 2'si Shawn Marion'a giderken, en geride 1 oyla Ron Artest kalmış. Anlaşılan son zamanlardaki hayranlarıyla olan yakınlığı, saat hediye etmeler ve bunun gibi hayır işleri pek Artest için yeterli olamamış anlaşılan oy alması için. Benim tercihim ise Rasheed Wallace olmuştu. Oy kullanan herkese teşekkürler.

3 Ağustos 2009

Ufak Bir Ara

Tatile çıkıyorum bende, Türkiye'de kısıtlı imkanları olan diğer insanlar gibi. 1 hafta kadar beraber olamayacağız. Aslında yavaş yavaş da transfer döneminde ölü sezona girdik gibi. FA oyuncuların takımlarıyla tekrar anlaşması veya diğer takımlara imza atmasıyla piyasa da artık değerli oyuncu kalmadı. Bu aralar biraz Avrupa canlı olacaktır ona da artık 1 haftalık kısa bir süreden sonra kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bizi izlemeye ve takip etmeye devam edin !

1 Ağustos 2009

Lakers Odom'ı Tuttu

Uzun süredir Lakers'ı, Miami'yi ve gündemi meşgul eden Lamar Odom, sonunda tercihini Lakers'da kalmaktan yana kullandı. Bu süreçte gerçekten yeni takım arkadaşı Ron Artest'in oldukça fazla çaba harcadığını belirtmeden geçemeyeceğim. Hem telefon görüşmeleriyle hem twitter aracılığıyla, Lamar'ı LAL'de tutan ana karakterlerden birisi. Öğrenebildiğim kadarıyla 4 yıllığına 33 milyon dolarlık bir teklife imzayı attı. Halbuki Lakers en başta Odom'a 36 milyon dolar teklif etmişti fakat Odom kabul etmemişti. Bir nevi, geri adım atmış oldu. Miami'ye gitmeye gözü yemedi. Miami de çok çaba harcadı Odom'ın aklını çelebilmek için, sağlam uğraş verdiler fakat Odom'ın zaten ne başından beri aklında Los Angeles vardı. Nasıl olmasın ki ? Tam 10 yıldır burada yaşıyor. Verdiği demeçte de buna değindi kendisi. 19 yaşından beri burada yaşadığını, burayı sevdiğini, çocuklarının okul değiştirmesini istemediğini ve Lakers gibi şampiyonluk adayı bir takımda oynamak istediğine değindi. Onun kalmasıyla Lakers gerçekten şampiyonluk için müthiş bir tehtid haline geldi diğer takımlar için. Yine Batı'yı silip süpüreceklerdir bu yıl da. Bakalım NBA Finalinde bu sefer Orlando gibi kek bir takım gelecek mi karşılarına ? (Kek dediğim tecrübesizliktendir.)